Serkan GÜNGÖR
Köşe Yazarı
Serkan GÜNGÖR
 

ORTOPEDİK RAHATSIZLIKLARI SAKIN HAFİFE ALMAYIN! ÖZEL HASTANELERDE DENEME TAHTASI OLMAYIN!

Siz hiç üst üste felaketler yaşadınız mı? Hiç aile bireylerinizin ya da sevdiklerinizin sağlıklarıyla sınandınız mı? Aranızda mutlaka bu tür sıkıntılar yaşayanlar vardır. Şu an bu yazıyı yazarken ve sizlerle paylaşırken ben de annemin ve babamın sağlıklarıyla sınanıyorum ve bu süreçte yaşadıklarımı bir hastane odasında kaleme alarak sizlerle de paylaşmak istiyorum. Annemin sağ bacağında başlayan ağrıyı ilk başta basit bir incinmedir diye gözardı edip ağrılar artınca ülke çapında tanınmış özel bir hastaneye gitmemizle başlayan süreç, bu özel hastanede durumun pek basit olmadığını hatta aciliyet gerektiren bir durum olduğunu öğrenmemizle devam etti. Doktorumuz annemin sağ bacağının kalçayla birleştiği bölüm olan ve tıp dilinde femur boynu olarak adlandırılan alanda oldukça büyük bir kitlenin olduğunu söyleyerek kendi hastanelerinde bu tür bir vaka için yeterli imkanların bulunmadığını söyleyerek bizi farklı bir özel hastaneye yönlendirdi ve o hastanedeki profesör doktoru bizzat arayarak durum hakkında bilgilendirdiğini söyledi. Hemen o profesör doktordan randevu aldık ve özel hastane serüvenimize tam hızla devam ettik. Bahsettiğim bu özel hastane de tıpkı diğeri gibi ülkenin en tanınmış sağlık kuruluşlarından biriydi ve içerisinde yok yoktu yani tam bir hastane kompleksiydi. Gel gelelim bizim sürecimiz metastaz korkusuyla oradan oraya savrulmak şeklinde devam ediyordu ve bir türlü net olarak teşhis konulamıyordu. Annemin durumu her geçen gün daha kötüye gidiyordu ve ben ona çözüm bulamıyordum. En çaresiz hissetiğim anda ABD'de yaşayan sevdiğim bir yakınımı arayarak durumu anlattım. O da tüm imkanlarıyla hem Amerika'da hem de Türkiye'de bir çözüm bulmaya çalıştı ve bulduda. Bahsettiğim yakınım sayesinde bakanlık düzeyinde yerlere ulaşarak annemin derdine çare olabilecek doktorların adlarını ve hastanelerini öğrenmiştim. Bu hastanelerin adları ve sayısı beni gerçekten çok şaşırtmıştı. Bu hastanelerin ikisi İstanbul'da biri ise Ankara'daydı ve bu hastanelerin üçüde devlet hastanesiydi. İstanbul'daki iki hastane; Kartal Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi ve Marmara Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesiydi. Onca büyük ve tanınmış özel hastaneden sonra çarenin bu hastanelerde olması beni gerçekten çok şaşırtmıştı ve biraz korkutmuştu. Zar zor Kartal Lütfi Kırdar Şehir Hastanesinden randevu aldık ve muayeneye gittik. Bu hastane yenilenerek ve büyütülerek Şehir Hastanesi yapılmıştı. Hastane hem mimari hem de teknolojik açıdan özel hastanelerden farksızdı. Tek fark çok kalabalık olmasıydı. Fakat onca kalabalığa rağmen doktorların, hemşirelerin ve diğer çalışanların ilgisi oldukça iyiydi. Burada muayeneler, tetkikler ve görüntülemeler yapıldı. Doktorlarımız titizlikle annemin durumunu değerlendirdiler ve hastalığın adını koydular. Annemin sağ bacağında femur boynu diye adlandırılan alanda kemik içerisine yerleşmiş büyük bir tümörü vardı. Doktorlarımız bize Türkiye'de bu alanda uzmanlaşmış gidilebilecek sadece dört doktor bulunduğunu, bunlardan birininde Marmara Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi hekimlerinden Prof. Dr. Bülent Erol olduğu söylediler. Sorumlu doktorumuz bize bizzat el yazısıyla bir yazı yazdı ve bu yazıyı yönlendirdiği doktora vermemizi istedi. Bunun üzerine Pendik'te bulunan Marmara Üniversitesi Eğitim ve Araştırma hastanesine giderek aynı gün hiç sıra beklemeden muayenemizi olduk. Aynı anda birden fazla doktor titizlikle ve yakın ilgiyle bizimle ilgilenince önce biraz korktuk. Önce "Acaba getirdiğimiz kağıt nedeniyle mi bizimle böyle ilgileniryorlar" diye düşünürken daha sonra "herhalde ölümcül bir durum var ve o yüzden bize iyi davranıyorlar" diye tedirgin olduk. Sonuçta burası bir özel hastane değildi ve hastane adeta izdiham yeriydi. Böyle bir ortamda bu doktorların bizimle özel hasta gibi ilgilenmeleri bana pek normal gelmedi. Halbuki bu doktorlar çok önemli bir ekibin parçalarıydı. Annemin hastalığı tam da bu ekibin uzmanlık alanıydı. İlgilerinin sebebi de buydu. Annemin bütün tetkikleri, görüntülemeleri, muayeneleri bu ekip tarafından en baştan yapıldı ve annem hızlıca servise yatırıldı. Açık konuşmak gerekirse ben böyle bir ekiple ve böyle bir ilgiyle karşılaşacağımızı hiç beklemiyordum. Hem içinde bulunduğumuz durum nedeniyle hem de meslek icabı başta Prof. Dr. Bülent Erol olmak üzere bizimle ilgilenen ekip hakkında bir araştırma yaptım. Prof. Dr. Bülent Erol'un alanında standartları uygulayan değil standartları belirleyen bir bilim insanı olduğunu ve birçok önemli ismin sağlığına kavuşmasını sağlayan bir hekim olduğunu görünce güvenim en üst seviyeye çıktı ve içim çok rahatladı. Bu arada Prof. Dr. Bülent Erol'a ülkenin dört bir yanından hastalar geliyor ve bu alanda çalışan özel ve devlet hastanesi fark etmeksizin birçok doktor hastaları Prof. Dr. Bülent Erol'a yönlendiriyorlar. Prof. Dr. Bülent Erol, ekibini de oldukça ciddi ve sıkı bir şekilde yönetiyor. Ekibindeki hekimler de işlerinde oldukça profesyoneller ama bir o kadar da aile gibi olmuşlar ve hiyerarşik yapıyı da unutmadan birbirlerine "Abi", "Kardeşim" vb. şekillerde hitap ediyorlar. Bu ekibin mesai saatlerini henüz çözebilmiş değilim çünkü tüm doktorlar sürekli buradalar. Bazen "Siz hiç uyumuyor musunuz?" diye soruyorum ve gülümseyerek "Hastalar iyileşince biz uyuruz." diye ve buna benzer çok anlamlı cevaplar alıyorum. Prof. Dr. Bülent Erol'un ekibinde annemin durumunu yakından takip eden, tedavisini sürdüren ve sağlığına kavuşmasını sağlayan başta Doç. Dr. Ömer Sofulu ve Başasistan Op. Dr. Emre Can Akgün olmak üzere Op. Dr. Erdem Koç, Op. Dr. Muhammed Ziyara, Op. Dr. Omar Bihi, Dr. Veysel Burak Özmusul, Dr. Tuğberk Atlı, Dr. Alp Aydan, Dr. Zeki Ceran Eraslan ve Dr. Mirkan Demir gibi işinin ehli ve tüm hastalarına özel hastanelerden bile daha fazla alaka gösteren değerli isimler yer alıyor. Ben bu isimlere Mucize Ekip diyorum. Elbette bu mucize ekibin ülkemizin geleceği adına yetiştirilmesini sağlayan Prof. Dr. Bülent Erol'dur. Bu arada ekibin ayrılmaz parçaları olan Ortopedi Servisi hemşirelerini ve servis çalışanlarını da unutmamak gerekir çünkü onlar da işlerini hem büyük bir özveri ile hem de güleryüzlü bir şekilde yapıyorlar. Sonuç olarak biz onca özel hastanede birçok gereksiz işlem ve gereksiz harcamalar yaparak yaklaşık iki ay kaybettik. Ülke çapında tanınmış gittiğimiz özel sağlık kuruluşlarının çare olamadığı bir ortamda, o tereddüt edip gitmediğimiz devlet hastanelerinde ne Mucize Doktorlar ve ekipleri varmış bunu bizzat gördüm ve yaşadım. Üstelik bu hastaneye hasta taşıyan öyle özel hastane ambulansları gördüm ki şok oldum. Yazımın başında da belirttiğim gibi ortopedik rahatsızlıklarınızı sakın hafife almayın. Sadece ortopedik değil hiçbir rahatsızlığınızı hafife almayın. Özel hastanelerde gereksiz işlemler ve gereksiz harcamalarla vakit kaybetmeyin. Önemli olan size gösterilen abartı ilgi ve yanında sunulan otelcilik hizmeti değildir. Konu sizin ya da sevdiklerinizin sağlığıysa önemli olan doğru doktoru ve doğru ekibi bulmaktır. Ben çok şanslıyım çünkü annem için mucize bir doktor ve mucize bir ekip buldum. Umarım sizlerin böyle bir sağlık sorunu olmaz ama şayet olursa hiç vakit kaybetmeden gidebileceğiniz alanlarında uzman mucize bir ekip Marmara Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümünde sizi sağlığınıza kavuşturmak için bekliyor olacak.
Ekleme Tarihi: 13 Ekim 2022 - Perşembe

ORTOPEDİK RAHATSIZLIKLARI SAKIN HAFİFE ALMAYIN! ÖZEL HASTANELERDE DENEME TAHTASI OLMAYIN!

Siz hiç üst üste felaketler yaşadınız mı? Hiç aile bireylerinizin ya da sevdiklerinizin sağlıklarıyla sınandınız mı? Aranızda mutlaka bu tür sıkıntılar yaşayanlar vardır. Şu an bu yazıyı yazarken ve sizlerle paylaşırken ben de annemin ve babamın sağlıklarıyla sınanıyorum ve bu süreçte yaşadıklarımı bir hastane odasında kaleme alarak sizlerle de paylaşmak istiyorum. Annemin sağ bacağında başlayan ağrıyı ilk başta basit bir incinmedir diye gözardı edip ağrılar artınca ülke çapında tanınmış özel bir hastaneye gitmemizle başlayan süreç, bu özel hastanede durumun pek basit olmadığını hatta aciliyet gerektiren bir durum olduğunu öğrenmemizle devam etti. Doktorumuz annemin sağ bacağının kalçayla birleştiği bölüm olan ve tıp dilinde femur boynu olarak adlandırılan alanda oldukça büyük bir kitlenin olduğunu söyleyerek kendi hastanelerinde bu tür bir vaka için yeterli imkanların bulunmadığını söyleyerek bizi farklı bir özel hastaneye yönlendirdi ve o hastanedeki profesör doktoru bizzat arayarak durum hakkında bilgilendirdiğini söyledi. Hemen o profesör doktordan randevu aldık ve özel hastane serüvenimize tam hızla devam ettik. Bahsettiğim bu özel hastane de tıpkı diğeri gibi ülkenin en tanınmış sağlık kuruluşlarından biriydi ve içerisinde yok yoktu yani tam bir hastane kompleksiydi. Gel gelelim bizim sürecimiz metastaz korkusuyla oradan oraya savrulmak şeklinde devam ediyordu ve bir türlü net olarak teşhis konulamıyordu. Annemin durumu her geçen gün daha kötüye gidiyordu ve ben ona çözüm bulamıyordum. En çaresiz hissetiğim anda ABD'de yaşayan sevdiğim bir yakınımı arayarak durumu anlattım. O da tüm imkanlarıyla hem Amerika'da hem de Türkiye'de bir çözüm bulmaya çalıştı ve bulduda. Bahsettiğim yakınım sayesinde bakanlık düzeyinde yerlere ulaşarak annemin derdine çare olabilecek doktorların adlarını ve hastanelerini öğrenmiştim. Bu hastanelerin adları ve sayısı beni gerçekten çok şaşırtmıştı. Bu hastanelerin ikisi İstanbul'da biri ise Ankara'daydı ve bu hastanelerin üçüde devlet hastanesiydi. İstanbul'daki iki hastane; Kartal Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi ve Marmara Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesiydi. Onca büyük ve tanınmış özel hastaneden sonra çarenin bu hastanelerde olması beni gerçekten çok şaşırtmıştı ve biraz korkutmuştu. Zar zor Kartal Lütfi Kırdar Şehir Hastanesinden randevu aldık ve muayeneye gittik. Bu hastane yenilenerek ve büyütülerek Şehir Hastanesi yapılmıştı. Hastane hem mimari hem de teknolojik açıdan özel hastanelerden farksızdı. Tek fark çok kalabalık olmasıydı. Fakat onca kalabalığa rağmen doktorların, hemşirelerin ve diğer çalışanların ilgisi oldukça iyiydi. Burada muayeneler, tetkikler ve görüntülemeler yapıldı. Doktorlarımız titizlikle annemin durumunu değerlendirdiler ve hastalığın adını koydular. Annemin sağ bacağında femur boynu diye adlandırılan alanda kemik içerisine yerleşmiş büyük bir tümörü vardı. Doktorlarımız bize Türkiye'de bu alanda uzmanlaşmış gidilebilecek sadece dört doktor bulunduğunu, bunlardan birininde Marmara Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi hekimlerinden Prof. Dr. Bülent Erol olduğu söylediler. Sorumlu doktorumuz bize bizzat el yazısıyla bir yazı yazdı ve bu yazıyı yönlendirdiği doktora vermemizi istedi. Bunun üzerine Pendik'te bulunan Marmara Üniversitesi Eğitim ve Araştırma hastanesine giderek aynı gün hiç sıra beklemeden muayenemizi olduk. Aynı anda birden fazla doktor titizlikle ve yakın ilgiyle bizimle ilgilenince önce biraz korktuk. Önce "Acaba getirdiğimiz kağıt nedeniyle mi bizimle böyle ilgileniryorlar" diye düşünürken daha sonra "herhalde ölümcül bir durum var ve o yüzden bize iyi davranıyorlar" diye tedirgin olduk. Sonuçta burası bir özel hastane değildi ve hastane adeta izdiham yeriydi. Böyle bir ortamda bu doktorların bizimle özel hasta gibi ilgilenmeleri bana pek normal gelmedi. Halbuki bu doktorlar çok önemli bir ekibin parçalarıydı. Annemin hastalığı tam da bu ekibin uzmanlık alanıydı. İlgilerinin sebebi de buydu. Annemin bütün tetkikleri, görüntülemeleri, muayeneleri bu ekip tarafından en baştan yapıldı ve annem hızlıca servise yatırıldı. Açık konuşmak gerekirse ben böyle bir ekiple ve böyle bir ilgiyle karşılaşacağımızı hiç beklemiyordum. Hem içinde bulunduğumuz durum nedeniyle hem de meslek icabı başta Prof. Dr. Bülent Erol olmak üzere bizimle ilgilenen ekip hakkında bir araştırma yaptım. Prof. Dr. Bülent Erol'un alanında standartları uygulayan değil standartları belirleyen bir bilim insanı olduğunu ve birçok önemli ismin sağlığına kavuşmasını sağlayan bir hekim olduğunu görünce güvenim en üst seviyeye çıktı ve içim çok rahatladı. Bu arada Prof. Dr. Bülent Erol'a ülkenin dört bir yanından hastalar geliyor ve bu alanda çalışan özel ve devlet hastanesi fark etmeksizin birçok doktor hastaları Prof. Dr. Bülent Erol'a yönlendiriyorlar. Prof. Dr. Bülent Erol, ekibini de oldukça ciddi ve sıkı bir şekilde yönetiyor. Ekibindeki hekimler de işlerinde oldukça profesyoneller ama bir o kadar da aile gibi olmuşlar ve hiyerarşik yapıyı da unutmadan birbirlerine "Abi", "Kardeşim" vb. şekillerde hitap ediyorlar. Bu ekibin mesai saatlerini henüz çözebilmiş değilim çünkü tüm doktorlar sürekli buradalar. Bazen "Siz hiç uyumuyor musunuz?" diye soruyorum ve gülümseyerek "Hastalar iyileşince biz uyuruz." diye ve buna benzer çok anlamlı cevaplar alıyorum. Prof. Dr. Bülent Erol'un ekibinde annemin durumunu yakından takip eden, tedavisini sürdüren ve sağlığına kavuşmasını sağlayan başta Doç. Dr. Ömer Sofulu ve Başasistan Op. Dr. Emre Can Akgün olmak üzere Op. Dr. Erdem Koç, Op. Dr. Muhammed Ziyara, Op. Dr. Omar Bihi, Dr. Veysel Burak Özmusul, Dr. Tuğberk Atlı, Dr. Alp Aydan, Dr. Zeki Ceran Eraslan ve Dr. Mirkan Demir gibi işinin ehli ve tüm hastalarına özel hastanelerden bile daha fazla alaka gösteren değerli isimler yer alıyor. Ben bu isimlere Mucize Ekip diyorum. Elbette bu mucize ekibin ülkemizin geleceği adına yetiştirilmesini sağlayan Prof. Dr. Bülent Erol'dur. Bu arada ekibin ayrılmaz parçaları olan Ortopedi Servisi hemşirelerini ve servis çalışanlarını da unutmamak gerekir çünkü onlar da işlerini hem büyük bir özveri ile hem de güleryüzlü bir şekilde yapıyorlar. Sonuç olarak biz onca özel hastanede birçok gereksiz işlem ve gereksiz harcamalar yaparak yaklaşık iki ay kaybettik. Ülke çapında tanınmış gittiğimiz özel sağlık kuruluşlarının çare olamadığı bir ortamda, o tereddüt edip gitmediğimiz devlet hastanelerinde ne Mucize Doktorlar ve ekipleri varmış bunu bizzat gördüm ve yaşadım. Üstelik bu hastaneye hasta taşıyan öyle özel hastane ambulansları gördüm ki şok oldum. Yazımın başında da belirttiğim gibi ortopedik rahatsızlıklarınızı sakın hafife almayın. Sadece ortopedik değil hiçbir rahatsızlığınızı hafife almayın. Özel hastanelerde gereksiz işlemler ve gereksiz harcamalarla vakit kaybetmeyin. Önemli olan size gösterilen abartı ilgi ve yanında sunulan otelcilik hizmeti değildir. Konu sizin ya da sevdiklerinizin sağlığıysa önemli olan doğru doktoru ve doğru ekibi bulmaktır. Ben çok şanslıyım çünkü annem için mucize bir doktor ve mucize bir ekip buldum. Umarım sizlerin böyle bir sağlık sorunu olmaz ama şayet olursa hiç vakit kaybetmeden gidebileceğiniz alanlarında uzman mucize bir ekip Marmara Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümünde sizi sağlığınıza kavuşturmak için bekliyor olacak.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetesondakika.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ramazan Koç
(10.10.2022 23:32 - #155)
Bu Ülkenin gençlerine imkânlar verildiğinde, Mucizeler yarayacak hoca ve ekiplere sahip çıkacağızki beyin göçü olmasın kendi vatandaşlarımıza hizmet etsinler,
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetesondakika.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.